.
İlkay Beyti TUTUCU
Köşe Yazarı
İlkay Beyti TUTUCU
 

Teslimiyet ve Susmak

Allah (CC) Hz. Adem efendimizi yaratacağı zaman Cebrail’i (AS) yanına çağırdı ve “git yeryüzünden toprak ödünç al ve gel” dedi. Ödünç alma olayı insan ölünce toprağa emanetini teslim ettiği içindir. Cebrail (A.s.) geldiğinde yeryüzü ağladı. Toprak vermek istemedi. Kendisinden alınacak olan toprakla yaratılacak olan insandan çoğalacak bazılarının Allah’a isyan etmelerini istemiyordu. Cebrail’e “Benden bir şey eksiltmenden Allah’a sığınırım” dedi. Cebrail (AS) toprak alamadan geri döndü. Allah’a “Yarabbi toprak sana sığındı” bu yüzden alamadım dedi. Daha sonra sırasıyla Mikail ve İsrafil melekler gittiler. Onlarda toprak alamadan geri döndü… Son olarak Azrail (AS) yeryüzüne gönderildi. Yeryüzü Azrail’e de (AS) yalvardı. “Benden bir şey eksiltmenden Allah’a sığınırım” dedi. Azrail de yeryüzüne “bende Allaha emrini yerine getirmemekten sığınırım” dedi ve yeryüzünün çeşitli yerlerinden farklı türden toprak alarak Allah’ın huzuruna vardı. Azrail yeryüzünden toprak aldığında yeryüzü feryadı figan ağlamaya başladı. Ağladığında dökülen gözyaşları ırmaklar ve nehirleri oluşturdu. Yeryüzünün gözyaşları kıyamete kadar akacak… Yeryüzü, SUSTU… ve TESLİM OLDU …. Cebrail İnsan kılığında gelerek Hz Meryem’e Rabbinin ona bir evlat hediye ettiğini haber verdi. Hz Meryem evlenmediği halde Hz İsa peygambere hamile kaldı. İnsanlar Hz. Meryem’e inanmadılar. Bu durum Hz. Meryem için çok ağır bir imtihandı. Hz Meryem insanlardan uzak yerlere çekildi. Doğum zamanı geldiğinde Hz Meryem bir hurma ağacının altına çekildi. O anda Allah ona şöyle buyurdu: “hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün. ye, iç gözün aydın olsun. eğer insanlardan birini görürsen de ki: ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım, artık bugün hiç bir insanla konuşmayacağım”(Meryem/25,26) Buna “Meryem orucu” yani suskunluk orucu denildi. Bu oruç tuttuğumuz oruçtan daha zordu… Çocuk doğduğundan insanlar ya Meryem bu ne iştir dediler. Meryem sustu bebeğe işaret etti. Bebek konuştu… haklılığını ispat etmeye çalışmadı. Hz Meryem SUSTU… ve TESLİM OLDU … Hz İbrahim’in (As) evladı olmuyordu. Allah’a dua ederek “bana salih kullardan olacak evla nasip et” dedi. Mısır’a hicretinde Hz Hacer ile evlendi daha sonra Hz İsmail doğdu. Hz İbrahim rüya gördü. Rüyasında oğlu İsmail’i Allah’a kurban ediyordu. Bu rüyayı birkaç kez daha görünce bunun emir olduğunu anladı ve oğlunu kurban etmeye götürdü. Bu Hz İbrahim için çok ağır bir imtihandı. Hz İbrahim yolda oğluna durumu anlattı. İsmail ise babasına ne emredildiyse yap dedi. Babası onu kurban etmek için yatırdı. Hz. İsmail SUSTU… ve TESLİM OLDU … Mevlana. Horasan’dan Anadolu’ya göç eden ailenin çocuğu. Babası alimler sultanı Bahaeddin Veled. Mevlana dönemin alimlerinden dersler almıştı. Müritlerine dersler verirdi. Halka vaazlar verirdi. İtibarı, şöhreti hızla artıyordu. Bir gün Şems Konya’ya geldi. Şems ile tanışan Mevlana ders vermeyi bıraktı… Gözleri kimseyi görmez oldu. Halk bu durumdan rahatsız oldu. Şems Mevlana’yı bırakarak gitti. Mevlana Hamuş oldu…. SUSTU ve teslim oldu… … SUSMAK… SUSKUNLUK… Dünyadaki en zor eylemlerden biridir. Üç yerde susmak gerekir. İlahi takdir karşısında, Alimlerin yanında, Cahillerin karşısında. Bazıları ilahi takdir karşısında sustu. Bazıları cahiller karşısında sustu. Sonuç olarak sustular. … Susmak/suskunluk; Bazen razı olmaktır… Bazen anlaşılmak istemektir. Bazen yaranın kanamasıdır. Bazen iki kişi arasındaki huzurdur. Susmak aslında daha çok şey anlatır. İnsan söyledikleri kadar söyle/ye/mediklerinde saklıdır. Susmak bazen asalettir. Yunus Emre’nin dediği gibi edebi elden gidene en güzel cevaptır. Goethe’ye göre sanattır. Konfüçyüs’e göre insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır. Bazen en büyük tepkidir. Metin Tokdemir’in dediği gibi bazen köşene çekilip susmak… Tomris Uyar’a göre sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur. Mevlana’ya göre susmak manâ eksikliğinden değil, manânın derinliğindendir. … Ne güzel demiş Şems… Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için, Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için, Bazen, ağlamak gerekir açılmak için, Bazen, anmak gerekir anılmak için, Bazen de susmak gerekir duymak için, Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, iki ağzın ve bir kulağın olurdu. Onun için az konuşup, çok dinlemek daha faydalı! Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur. Zira sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir. Sığ suları, en hafif rüzgarlar bile coşturabilir, Derin denizleri ise ancak derin sevdalar coşturur. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susar. Anladım ki susan her şey, derin ve heybetlidir. Biraz da sessizliğim konuşsun, harfsiz bir dil bulalım içimizde, sadece ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde. Sus gönlüm, çok dile getirme. Sen dile getirdikçe, gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha zorlaşıyor. Sus gönlüm, çok laf etme. Az söyle ki, işimiz olgunlaşsın, az söyle ki, Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın. Sus gönlüm, bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara, dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen, görünmeyen dalgalar gibi yüreğini biliyorum. Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım, inan bana başka çare yok. Unutma ki, ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden açmaz. Sus gönlüm, bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece, gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar, yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından, ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus. Sus gönlüm, seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus. Sus gönlüm, onun geleceğini görünceye kadar. Acının bala dönüştüğünü farkedinceye kadar. Onun gönlünün, senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar. Sus gönlüm, sebepler var edilinceye kadar. Bahaneler oluşuncaya, birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus. Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık, her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus. Sus gönlüm. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, içten yakarışının adı olsun, duan olsun. Her susuşun bekleyişinin, umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun. Yaralarıma tuz basıp, ne kadar susulacaksa, o kadar sustum. Yüreğimin en derininde bir çığlık kanıyor, açmadım kimselere yüreğimi. Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum. Susmak, kimi zaman ateşe su, kimi zaman ateşe rüzgar olmuştur. Yağmur olup toprağa karışan sessizlik, en güzel sestir duyabilen için. Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık, her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus. (Şemsi Tebrizi) Sonuç olarak bazen teslimiyet ve susmak gerekir… Şemsi Tebriz’inin dediği gibi… Teslim olmak ve SUSMAK...
Ekleme Tarihi: 11 Kasım 2020 - Çarşamba

Teslimiyet ve Susmak

Allah (CC) Hz. Adem efendimizi yaratacağı zaman Cebrail’i (AS) yanına çağırdı ve “git yeryüzünden toprak ödünç al ve gel” dedi. Ödünç alma olayı insan ölünce toprağa emanetini teslim ettiği içindir.
Cebrail (A.s.) geldiğinde yeryüzü ağladı. Toprak vermek istemedi. Kendisinden alınacak olan toprakla yaratılacak olan insandan çoğalacak bazılarının Allah’a isyan etmelerini istemiyordu.
Cebrail’e “Benden bir şey eksiltmenden Allah’a sığınırım” dedi.
Cebrail (AS) toprak alamadan geri döndü.
Allah’a “Yarabbi toprak sana sığındı” bu yüzden alamadım dedi.
Daha sonra sırasıyla Mikail ve İsrafil melekler gittiler. Onlarda toprak alamadan geri döndü…
Son olarak Azrail (AS) yeryüzüne gönderildi.
Yeryüzü Azrail’e de (AS) yalvardı. “Benden bir şey eksiltmenden Allah’a sığınırım” dedi.
Azrail de yeryüzüne “bende Allaha emrini yerine getirmemekten sığınırım” dedi ve yeryüzünün çeşitli yerlerinden farklı türden toprak alarak Allah’ın huzuruna vardı.
Azrail yeryüzünden toprak aldığında yeryüzü feryadı figan ağlamaya başladı. Ağladığında dökülen gözyaşları ırmaklar ve nehirleri oluşturdu. Yeryüzünün gözyaşları kıyamete kadar akacak…
Yeryüzü, SUSTU… ve TESLİM OLDU
….
Cebrail İnsan kılığında gelerek Hz Meryem’e Rabbinin ona bir evlat hediye ettiğini haber verdi.
Hz Meryem evlenmediği halde Hz İsa peygambere hamile kaldı. İnsanlar Hz. Meryem’e inanmadılar. Bu durum Hz. Meryem için çok ağır bir imtihandı.
Hz Meryem insanlardan uzak yerlere çekildi.
Doğum zamanı geldiğinde Hz Meryem bir hurma ağacının altına çekildi. O anda Allah ona şöyle buyurdu:
“hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün. ye, iç gözün aydın olsun. eğer insanlardan birini görürsen de ki: ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım, artık bugün hiç bir insanla konuşmayacağım”(Meryem/25,26)
Buna “Meryem orucu” yani suskunluk orucu denildi. Bu oruç tuttuğumuz oruçtan daha zordu…
Çocuk doğduğundan insanlar ya Meryem bu ne iştir dediler. Meryem sustu bebeğe işaret etti. Bebek konuştu… haklılığını ispat etmeye çalışmadı.
Hz Meryem SUSTU… ve TESLİM OLDU

Hz İbrahim’in (As) evladı olmuyordu. Allah’a dua ederek “bana salih kullardan olacak evla nasip et” dedi. Mısır’a hicretinde Hz Hacer ile evlendi daha sonra Hz İsmail doğdu.
Hz İbrahim rüya gördü. Rüyasında oğlu İsmail’i Allah’a kurban ediyordu.
Bu rüyayı birkaç kez daha görünce bunun emir olduğunu anladı ve oğlunu kurban etmeye götürdü.
Bu Hz İbrahim için çok ağır bir imtihandı.
Hz İbrahim yolda oğluna durumu anlattı.
İsmail ise babasına ne emredildiyse yap dedi.
Babası onu kurban etmek için yatırdı.
Hz. İsmail SUSTU… ve TESLİM OLDU

Mevlana. Horasan’dan Anadolu’ya göç eden ailenin çocuğu.
Babası alimler sultanı Bahaeddin Veled.
Mevlana dönemin alimlerinden dersler almıştı.
Müritlerine dersler verirdi. Halka vaazlar verirdi.
İtibarı, şöhreti hızla artıyordu.
Bir gün Şems Konya’ya geldi.
Şems ile tanışan Mevlana ders vermeyi bıraktı…
Gözleri kimseyi görmez oldu. Halk bu durumdan rahatsız oldu.
Şems Mevlana’yı bırakarak gitti.
Mevlana Hamuş oldu…. SUSTU ve teslim oldu…

SUSMAK… SUSKUNLUK… Dünyadaki en zor eylemlerden biridir.
Üç yerde susmak gerekir.
İlahi takdir karşısında,
Alimlerin yanında,
Cahillerin karşısında.
Bazıları ilahi takdir karşısında sustu. Bazıları cahiller karşısında sustu. Sonuç olarak sustular.

Susmak/suskunluk;
Bazen razı olmaktır…
Bazen anlaşılmak istemektir.
Bazen yaranın kanamasıdır.
Bazen iki kişi arasındaki huzurdur.
Susmak aslında daha çok şey anlatır.
İnsan söyledikleri kadar söyle/ye/mediklerinde saklıdır.
Susmak bazen asalettir.
Yunus Emre’nin dediği gibi edebi elden gidene en güzel cevaptır.
Goethe’ye göre sanattır.
Konfüçyüs’e göre insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.
Bazen en büyük tepkidir. Metin Tokdemir’in dediği gibi bazen köşene çekilip susmak…
Tomris Uyar’a göre sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
Mevlana’ya göre susmak manâ eksikliğinden değil, manânın derinliğindendir.

Ne güzel demiş Şems…
Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için,
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için,
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için,
Bazen, anmak gerekir anılmak için,
Bazen de susmak gerekir duymak için,
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, iki ağzın ve bir kulağın olurdu.
Onun için az konuşup, çok dinlemek daha faydalı!
Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur.
Zira sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.
Sığ suları, en hafif rüzgarlar bile coşturabilir,
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar coşturur.
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susar.
Anladım ki susan her şey, derin ve heybetlidir.
Biraz da sessizliğim konuşsun, harfsiz bir dil bulalım içimizde, sadece ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde.
Sus gönlüm, çok dile getirme. Sen dile getirdikçe, gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha zorlaşıyor.
Sus gönlüm, çok laf etme. Az söyle ki, işimiz olgunlaşsın, az söyle ki, Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın.
Sus gönlüm, bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara, dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen, görünmeyen dalgalar gibi yüreğini biliyorum. Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım, inan bana başka çare yok. Unutma ki, ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden açmaz.
Sus gönlüm, bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece, gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar, yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından, ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus.
Sus gönlüm, seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus.
Sus gönlüm, onun geleceğini görünceye kadar. Acının bala dönüştüğünü farkedinceye kadar. Onun gönlünün, senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar.
Sus gönlüm, sebepler var edilinceye kadar. Bahaneler oluşuncaya, birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus.
Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık, her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.
Sus gönlüm. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, içten yakarışının adı olsun, duan olsun. Her susuşun bekleyişinin, umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun.
Yaralarıma tuz basıp, ne kadar susulacaksa, o kadar sustum. Yüreğimin en derininde bir çığlık kanıyor, açmadım kimselere yüreğimi. Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum.
Susmak, kimi zaman ateşe su, kimi zaman ateşe rüzgar olmuştur. Yağmur olup toprağa karışan sessizlik, en güzel sestir duyabilen için.
Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık, her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus. (Şemsi Tebrizi)
Sonuç olarak bazen teslimiyet ve susmak gerekir… Şemsi Tebriz’inin dediği gibi…
Teslim olmak ve SUSMAK...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tarsusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.